Celâleddin Bâkır Çelebi(ks)
Hz. Mevlânâ’nın 21. Kuşak torunu Celâleddin Bâkır Çelebi, 25 Aralık 1926’da Suriye’nin Halep şehrinde dünyaya gelmiştir.
Büyükbabası Abdülhalim Çelebi; Konya Mevlânâ Dergâhı son postnişiniydi. Makam çelebiliğinin getirdiği görevlerin yanı sıra Milli Mücadeleye destek vermişti. Büyük Millet Meclisi’nin Başkan Vekiliydi. Konya mebusu olarak hizmet yaptı. İstiklal madalyası sahibiydi.
Türkiye’de tekkelerin kapatılması ile oğlu Mehmed Bâkır Çelebi, Halep Mevlevihane’sine şeyh olarak gitmiştir. Celaâleddin Çelebi, bu nedenle Halep’te doğmuş ve Mevlevi kültürü içinde yetişmiştir.
1958’deTürkiye’de daimi ikameti tercih eden Celâleddin Çelebi hayatını Hz. Mevlânâ ve Mevlevilik üzerinde çalışmalara adayacaktır.
Kızı Esin Çelebi Bayru, babasını şöyle anlatır: “Çelebi zaman zaman Abdülbaki Gölpınarlı, Şefik Can, Hüseyin Top ve (damadı) Ahmed Güner Sayar ile çalışmalar yapar, onlarla bilgi alışverişinde bulunurdu. Sorumluluklarını büyük bir ciddiyet ile yerine getirirken çok kısa süren ani öfkeleri yanı sıra muzip, neşeli, şakacı yönleri ile de etrafına sevgi dağıtırdı. Modern görünüşlü ve modern görüşlü idi. Asrın icaplarını yerine getirir, yenilikleri takip ederdi. Türkiye’nin ilk bilgisayar kullanıcılarından olması o gün için önemli bir özellik idi.”
Ev sohbetleri vardı; adeta dershane gibiydi.
Fakiyr, M. Celâleddin Bâkır Çelebi’yi daha 1980’lerden, İngiltere’den Türkiye’ye geldiğim o ilk yıllardan tanıyorum. Sohbetlerinde – özel sofrasında bulundum, sevgisine nail oldum.
Teşvikiye’deki evinde ailece bizi ağırlar, bilgisayarını açar, Hz. Mevlânâ’nın beyitlerinden bize okur, Mesnevi’den hikayeler anlatırdı. Oğlum Alihan o zamanlar çok küçüktü ama bu çocuk, yere halının üzerine uzanır, iki elini çenesinin altında birleştirir, dikkatle Çelebimi dinlerdi. O günlerin anısı bir fotoğraf hala salonumda kütüphanenin üzerindedir.
Çelebi hazretleri 13 Nisan 1996’da dünya odasından ahiret odasına göçtü. Konya’da üçler mezarlığına defnedildi.
Hz. Mevlana’nın;
“Canım olduğu müddetçe Kur’an’ın bendesiyim / Muhammed yolunun toprağıyım / Bir kimse, sözümden bundan başkasını naklederse / ondan da, o sözden de şikâyetçiyim.”
Rubaisinden esinlenmiş bir şiiri vardı. Eşi – Validemiz Güzide Çelebi, bu şiirin son kısmını mezar taşına yazdıracaktır.
“Yaradanın ‘Dün” (İrcii) emriyle bir gün / Ruhum vuslata erip, Allah’a kavuşunca / Bedenim de toprak olunca / Canlı cansız bütün zerrelerimle, sonsuzluğa kadar / Yine de Hz. Muhammed’in ayağının tozu kalacağım ben!”
Öyleydi, mübarek efendim!
Mevlevi Evrad-ı Şerifesi; Hz. Pir’in dualarını içerir. Fevkalade önemlidir. Her Mevlevinin günlük dersidir.
Celâleddin Bâkır Çelebimiz, bu eserin başında, şöyle yazmıştır:
“Bir Mevlevi Tekke’sinde doğmuş, 67 seneyi aşan ömrü boyunca Hz. Mevlana potasında kaynamış, ama hala pişmemiş, ham kalmış, Allah’a (cc) ve O’nun rasulüne aşık bir kulum. Kendisini Din-i Mübiyn-i İslam’a, Hz. Mevlana’ya ve onun yoluna adamış bir kul olarak katiyyetle ifade edebilirim ki Allah’ı, O’nun Rasulünü ve Kitabını tanımayan, kesinlikle Hz. Mevlana’yı tanımıyor. Çünkü Hz. Mevlana’nın sözleri Kur’an-ı Kerim’in tefsiridir; Peygamberimizin ehadis-i şerifesidir. Hepsi de insanların birbirini sevmesini, birlik, beraberlik, sulh ve selamet içerisinde yaşamalarını emir ve tavsiye etmektedir.
Vasiyetine / teveccühüne layık bir bendegan olma gayretindeyiz, aziz Çelebim. Allah utandırmasın! Ruhun handan ve şadan olsun.